dü-kûb ~ دلكوب ::: (f. b. s.) : gönlü zedeliyen, vuran.
dil-mürde ::: (f. b. s.) : kslbi, hönlü ölmüş, duygusuz
dil-nişin ::: (f. b. s.) : 1) gönülde yer tutan, hoş, latif 2) i. Müz. Tahminen iki asırlık bir mürekkep makamdır.
dil-nüvâz ::: (f. b. s.) : gönül okşıyan [aslı "dil-nevâz" dır]
dil-nüvâzâne ::: (f. b. s.) : gönül akşarcasına, gönül akiyana yaraşır yolda.
dil-pesend, dil-pezir ::: (f. b. s.) : gönüle hoş gelen, gönlün beğendiği.
dil-riş ::: (f. b. s.) : yüreği yaralık, dertli. Derviş-i dil-riş : gönlü yaralı derviş.
dil-rüba ::: (f. b. s.) : 1) gönül kapan, gönlü alan. 2) i. Müz. Tahmînen iki asırlık bir makamdır. Elimizde hiçbir besteli numûnesi yoktur.
dil-sâz ::: (f. b. s.) : 1) gönül yapan.
dil-sir ::: (f. b. s.) : Gözü gönlü tok
dil-sitân ::: (f. b. s.) : Gönül alan ve zapteden güzel, kendine meftûn olan.
dil-sûhte ::: (f. b. s.) : yüreği yanık, kederli. (bkz. : dil-teng)
dil-sûz ::: (f. b. s.) : 1) gönül yakan, yürek yakıcı 2) i. Müz. Tahmînen altı asrılık bir mürekkep makamdır. Elimizde hiçbir besteli nümûnesi yoktur.
dil-şâd ::: (f. b. s.) : Gönlü hoş, sevinmiş.
dil-şikâf ::: (f. b. s.) : Yürek delen, çok acıklı, dokunaklı.
dil-şikâr ::: (f. b. s.) : Gönül avlıyan
dil-şiken ::: (f. b. s.) : Gönül kırıcı.
dil-şikeste ::: (f. b. s.) : Gönlü kırık, kırık gönüllü, hüzünlü.
dil-şüde ::: (f. b. s.) : Gönlü gitmiş, aşık, vurgun
dil-şüküfte ::: (f. b. s.) : Gönlü açılmış.
dil-teng ::: (f. b. s.) : Yüreği dar, kederli, sıkıntılı. (bkz. Dil-sûhte)
dil-tengî ::: (f. b. s.) : İç sıkıntısı, gönül darlığı.
dil-tesne ::: (f. b. s.) : Gönlü susamış, pek istekli.
dil-zinde ::: (f. b. s.) : Gönlü dirilimiş, canlanmış, bilgin
dim ::: (f. b. s.) : Yanak, çehre, yüz
dimâ ::: (a. i. dem'in c.) : kanlar. Sefk-ı dimâ' : kan dökücülük
dimâğ ::: (a. ş. c. : edmiga) 1) teyin. (bkz. : mağz) 2) akıl şuur. (bkz. : hûş).
dimâgî, dimâfiyye ::: (a. s.) 1) dimağa mensup, dimağ ile ilgili 2) zihnî, fikrî
dimen ::: (a. i. Dimne'nin c.) : süprüntülükler.
dimişk ::: (a. h. i.) şam
dimişki ::: (a. s.) 1) Şam'la ilgili, şam'a ait. (bkz. : Şâmî). 2) i. Güzel sanatlarda kullanılan ve Şam'da yapılan bir çeşit kâğıt. [tezhip, hat, minyatür v. b]
dimne ::: (f. i.) : Tilki. ["kelîle ve dimne"] kuşlar ve diğer hayvanlar hakkında Hintçe yazılmış bir hikaye kitabı olup Îranlı "Hüseyin Vâiz" tarafından "Envâr-i süheylî" adiyle Farsça'ya, daha sonra "Hümâyunnâme" adiyle Osmanlıc'ya tercüme olunmuştur.
dimne ::: (a. i. c. : dimen) : süprüntülük.
---
dü-kûb ne demektir? anlamı nedir? dü-kûb osmanlıca yazılışı,dü-kûb arapca nasil yazilir