efhâ' ~ افحاء

efhâ' ~ افحاء ne demektir?

efhâ' ~ افحاء ::: (a. i. fehâ'nın c.) : soğan eya yemeklere konulan nane, kekik, somak ve benzerleri gibi kuru otlar.

efhâm ::: (a. i. fehm'in c.) : zihinler, anlamalar, idrâkler, (bkz. : fuhûm).

efham ::: (a. s. fahîm'den.) : daha (en, pek) fahâmetli, çok şeref sahibi, en ulu.

efhâs ::: (a. s. fahs'ın c.) : her şeyin içleri, boşlukları.

efhâz ::: (a. i. fahz'ın c.) : yakın hısımlar, akrabalar.

efhem ::: (a. s. fehm'den) : çok fehîm olan, pek çabuk anlıyan, zihni son derece açık ve zeyrek olan.

ef'î ::: (a. i.) : (bkz. : efâ).

ef'î-i tnünakkaş ::: alaca derili engerek yılanı.

efid, eftid ::: (f. s.) : 1) medhedici; vasfedici. 2) şaşılacak şey.

ef'ide ::: (a. i. fuâd'ın c.) : yürekler, kalbler, gönüller.

ef'ide-i hâlise ::: saf, temiz, bozulmamış kalbler.

efîka ::: (a. s.) : fena, kötü [şey],

efîke ::: (a. s. c. : efâik) : yalan, dolan, iftira. İsnâd-ı efîke : yalan isnâd etme. (bkz. : ifk).

efîn ::: (a. s.) : 1) boş kafalı [adam]. 2) çürük [ceviz].

efjûl ::: (f. i.) : 1) kışkırtma, kandırma. 2) s. perakende, dağınık.

efkar ::: (a. s.) : daha (en, pek) fakir ve muhtaç.

efkar-i fukara' ::: fakirlerin fakiri.

efkâr ::: (a. i. fikr'in c.) : 1) düşünceler, (bkz. : fikr).

efkâr-ı âliye ::: yüksek fikirler, düşünceler.

efkâr-ı umûmiye ::: halkın, umûmun düşüncesi. 2) düşünme, endîşe, vesvese, kuruntu, niyet, maksat; rey'.

eflah ::: (a. s.) : daha (en, pek, çok) felah bulan, kurtulan, selâmete çıkan, bahtına, na-sîbine, nimetine kavuşan.

eflâk ::: (a. i. felek'in c.) : 1) semâlar, felekler, gökler, küreler; zamanlar. 2) bahtlar, talihler, kaderler.

eflâk-ı seb'a ::: (yedi dünyâ) : astr. Kamer (Ay; Utarit; Zühre; Şems (Güneş); Merih, Müşteri; Zuhal.

eflâk ::: (a. h. i.) : Osmanlı İmparatorluğu zamanında, merkezi Bükreş olan, "memleketeyn" (iki memleket) den bir kısım.

eflâkî ::: (f. s. c. : eflakiyân) : gökte oturan, melek [Eflâkî : Mevlânâ'ya dâir "Ma-nâkıb-ül-Arifîn" adlı eserin müellifi Hâkî Dede'nin mahlası].

eflakiyân ::: (f. i. eflâkî'nin c.) : gökte oturanlar, melekler.

Eflâtûn ::: (a. h. i.) : Aristaut'nun hocası, Socrate'ın talebesi olan meşhur Yunan filozofu, M.Ö. : (429-347).

Eflâtûnî ::: (a. h. i.) : Eflâtun'a ve onun felsefesine âit, onunla ilgili, fr. platonique.

eflec ::: (a. s.) : 1) seyrek [diş].

eflec-ül-esnân ::: seyrek dişli. 2) omuzlan geniş, kollarının arası açık [adam].

efles ::: (a. s.) : daha (en, pek) müflis, züğürt.

efles-i nâs ::: insanların en züğürdü.

eflûd ::: (a. s.) : yetişkin, güzel ve gürbüz [çocuk].

efnâd ::: (a. s. fened ve fenid'in c.) : ihtiyarlıktan bunamış olanlar, bunaklar.

efnân ::: (a. i. fenn'in c.) : cinsler, neviler, çeşitler.

efnân-ı elvan ::: renk çeşitleri, [bizde "fenn" bu mânâda kullanılmaz],

efniye ::: (a. i. finâ'nın c.) : avlular.

---
efhâ' ne demektir? anlamı nedir? efhâ' osmanlıca yazılışı,efhâ' arapca nasil yazilir

Sıradaki Kelimeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı